“Safâ ile Merve Allah’ın nişanlarındandır; dolayısıyla hac veya umre yaparak Beytullah’ı ziyaret eden bir kimsenin bu yer- leri tavaf etmesinde kendisi için bir günah yoktur. Kim gönüllü bir iyilik yaparsa bilsin ki Allah iyiliği mükâfatıyla karşılayan ve çok iyi bilendir.” (Bakara sûresi, 2/158)
Hz. Hacer’in oğlu İsmail için birilerini görebilir veya bir şeyler bulabilir miyim umuduyla aralarında gidip geldiği (yedi defa) bu iki tepecik, Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.)’ın nişanelerinden olarak zikredilmektedir. İbadet için yapılan düzenlemeler sebebiyle bugün çok az birer kısmı aslî şeklini korumaktadır. Sa’yin başlangıç noktası Safâ, bitiş noktası ise Merve’dir.
İslâm tarihinde Safâ ve Merve’nin de birçok hatırası vardır. Allah Resûlü (s.a.s.)’ne ‘Yakın akrabalarını uyar’ anlamında- ki ayet nazil olunca, Safâ tepesine çıkarak Mekkelilere; “Ey Kureyş topluluğu! Ben size şu dağın arkasında veya şu vadide bir düşman ordusu var. Hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecek, desem buna inanır mısınız?” diye seslenmişti. Onlar ‘İnanırız. Çünkü senin hiç yalan söylediğini görmedik’ demişlerdi. Bunun üzerine onları İslâm’a davet etmiş, fakat bu sefer yüz çe- virmişlerdi. İşte bu olayın gerçekleştiği yer Safâ tepesidir.
Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Kur’an’ı ve İslâm’ı öğretmek üzere peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren ilk müslümanlar için toplanma ve buluşma yeri olarak kullandı- ğı Dâru’l-Erkam da buradadır. Bu evin yeri, Safâ’dan Merve yönüne giderken on metre aşağıdaki Daru’l-Erkam kapısının yanında imiş. Günümüzde burada yukarı katlara çıkmak için kullanılan yürüyen merdivenler vardır.
Allah Resûlü (s.a.s.), Peygamberliğinin ilk yıllarından iti- baren müslümanlarla burada buluşmuş, onlara burada dini tebliğ etmiş ve burayı bir eğitim merkezi olarak kullanmıştır. İlk müslümanların birçoğu burada İslâm’ı kabul etmiştir. Hat- ta Hz.Ömer (r.a.) de burada Müslüman olmuştur.
Merve tepesinin yakınlarında ise Hz. Hatice validemiz (r.a.)’in evi bulunmaktaydı. Bu evi Hz. Peygamber (s.a.s.), Hz. Hatice (r.a.) ile evlendiği zaman Hz. Hatice’nin akrabaların- dan Hakim b. Hizam’dan satın almıştır. Allah Resûlü (s.a.s.) ve Hz.Hatice (r.a.) burada evlilik hayatlarına başlamışlar ve çocukları burada dünyaya gelmiştir.
Hz. Hatice validemiz (r.a.) burada Allah’a kavuşmuş ve Al- lah resûlü (s.a.s.) yirmi sekiz sene bu evde yaşayıp, buradan Medine-i Münevvere’ye hicret etmiştir. Son zamanlarda tahfiz el-Kur’an (Kur’an Kursu) olarak kullanılmış, 1993’te yıkılmıştır.
Peygamber Efendimizin içinde bulunduğu dönemin Mek- ke-i Mükerremesi, hemen Kâbe-i Muazzama’nın etrafında ko- nuşlanmış bulunduğu için o güne ait evler, çarşılar ve şehrin önemli yerleri hep Harem-i Şerif’in genişletme alanı içerisin- de kalmıştır. Harem-i Şerif’in genişletme alanı içerisinde kal- mış bazı önemli yerler şunlardır:
Daru’n-Nedve, Mescid-i Haram’ın içinde kalmıştır. Yeri Altınoluk’un karşısında imiş. Kureyş ileri gelenlerinin top- lanıp birtakım kararlar aldıkları bu önemli bina, Mekke site devletinin hükümet binası konumundaydı. Mekke müşrikleri Peygamber Efendimize karşı suikast kararını da burada al- mışlardı. Ancak Cenab-ı Hakk, onu müşriklerin kötü emelle- rine karşı korumuş ve bu suikastı gerçekleştirememişlerdir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, bazı rivayetlere göre İsra’ya başladığı yer olan Ümmühani’nin evi de Harem-i Şerif’in genişletme alanı içerisinde kalmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), Mekke’nin fethinde bu eve gelerek yıkanmış ve içerisinde sekiz rekât namaz kılmıştır. Ümmühani (r.a.), Allah resûlü (s.a.s.)’nün amcası Ebu Talib’in kızıdır. Hz. Ali’nin kız kar- deşidir. Bu evin yeri de bu günkü Müezzinliğin bulunduğu yermiş. Ümmühani (r.a.), Hz. Peygamber, Harem-i Şerif’te Kur’an okuduğu zaman evinden duyarmış.
Allah resûlü (s.a.s.), Mekke-i Mükerreme’de iken namazı Harem-i Şerif’te genellikle Haceru’l-Esved ve Rukni Yemanî arasına düşen kısmında kılarlardı. Böylece hem müşrikle- rin gözünden uzak bulunmuş oluyor, hem de aynı zamanda Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya dönmüş oluyordu.
Hz. Ebu Bekir’in evinin yeri de bugünkü Hilton otelinin bulunduğu yerde imiş. Hz. Ebu Bekir (r.a.)’in bu evinin de İslâm tarihinde pek çok hatırası bulunmaktadır. Allah’ın elçisi (s.a.s.), Ebu Bekir (r.a.)’e gelerek Hicret haberini bu evde ver- miş ve Hicret yolculuğuna buradan çıkmışlardır.
Allah Resûlü (s.a.s.)’nün, Hicretin 7. senesinde Kaza Umre- si için geldiğinde Beytullah’a dönerek ‘Allah’a yemin olsun ki, Allah’a en yakın yersin, kavmim beni buradan çıkarmasaydı, buradan çıkmazdım’ sözünü seslendiği yer de, Beytullah’ın Haceru-l Esved ile Rukni Yemanî cephesine düşen güney doğu kısmındaymış.